Güroymak, Bitlis
Güroymak, Türkiye |
Harita |
Türkiye'de yeri |
Bilgiler |
Şehir nüfusu |
388.678[1] (2000) |
İlçe nüfusu |
22.521[2] (2000) |
Yüzölçümü |
650 km² |
Rakım |
1320 metre |
Koordinatlar |
|
Posta kodu |
13800 |
Alan kodu |
0434 |
İl plaka kodu |
13 |
Yönetim |
Ülke |
Türkiye |
Coğrafi Bölge |
Doğu Anadolu Bölgesi |
İl |
Bitlis |
Belediye başkanı |
Hüseyin Mutlu |
Bitlis ilinin bir ilçesidir. Güroymak Muş ovasının doğu sınırını oluşturur.Nemrut dağı'nın eteğindeki düz verimli ovada kurulmuştur.Batıda Muş ile çevrilidir.Güroymak ilçesi 1990'lı yıllarda dışarıya göç vermiştir.Zamanla Mutki ilçesinden, çevre belde ve köylerden de göç almıştır.Bu sebeple işsizlik oranı çok yüksektir.Halkın çoğunluğu tarım ve hayvancılıkla uğraşmaktadır.Yatırımların az olması nedeniyle gençliğin yüzde onbeşi büyük şehirlerde çalışmaya yönelmiştir.
Nüfus
İlçenin nüfusu 2000 genel nüfus sayımına göre 48118'dir. Bunun 22521'si ilçe merkezinde, 25597'i ise kasaba ve köylerde yaşamaktadır.
İlçe bağlısı olarak merkez hariç olmak üzere ilçe merkezine bağlı; ? belde, ? köy ve ? mahalleden oluşmaktadır.
Yıllara göre ilçe nüfus verileri |
Yıllar |
Merkez |
Köyler |
Toplam |
2007 |
|
|
|
2000 |
22521 |
25597 |
48118 |
1997 |
|
|
|
1990 |
16613 |
20417 |
37030 |
1985 |
|
|
|
1980 |
|
|
|
1975 |
|
|
|
1970 |
|
|
|
1965 |
|
|
|
1960 |
|
|
|
|
Güroymak belde ve köyleri |
|
İl: Bitlis ● İlçe Merkezi: Güroymak
Beldeler:Gölbaşı • Günkırı
Köyler:
Arpacık • Aşağıkolbaşı • Budaklı • Cevizyatağı • Çallı • Çayarası • Çıtak • Değirmenköy • Gedikpınar • Güzelli • Kaleli • Kavunlu • Kekliktepe • Kuştaşı • Oduncular • Özkavak • Saklı • Sütderesi • Tahtalı • Taşüstü • Üzümveren • Yamaçköy • Yazıkonak • Yemişveren • Yukarıkolbaşı
|
Bitlis İlçeleri: Merkez ilçe • Adilcevaz • Ahlat • Güroymak • Hizan • Mutki • Tatvan
|
Güroymak (Norşin)
|
|
İçenin coğrafi özelliği çeşitlilik gösterir. Güroymak Ilçesi, Dogu Anadolu Bölgesinde Yukari Murat havzasinin dogusuyla Van Gölü'nün batisinda Mus Ovasi'nin dogu ucunda yer alir. Dogu-Bati istikametinde uzanan iki dag sirasinin arasinda ovada yer alan ilçe nispi bir çukurluk alan yer almaktadir. Bu yüzden Nahiyelik iken adi Çukur olmustur.
Ilçenin dogusunda yer alan Nemrut Dagi ve etekleri özellikle batiya dogru uzanarak Ilçenin kuzeyini çevirir. Güneyde Yer alan Kilxar Dagi ise Dogu Toroslarin uzantisi olup, Ilçenin batisina dogru hafif bir egimle ovaya uzanir. Ilçenin Nemrut Dagi kraterinden etkilenmesi sonucu sicak su kaynaklari ve diger kar suyuna dayali hayli gür dogal su kaynaklari vardir. Ilçe Merkezinin Kümbet mevkiinden bir göl halinde kaynayan su bir dere halinde batiya uzanarak Germav bölgesinin kaynaklari ile birlesip Karasu Nehrinin baslangicini olusturur. Bu nedenle Ilçenin bati kismindaki ovalik alan yari bataklik ve sazlik bir yapi gösterir. Ilçenin Tasüstü, Çayarasi ve Yemisveren Köylerinden de bol sulu pinarlar kaynayip ovaya akar. Karlarin erimesiyle birlikte Asagikolbasi Köyü güneyinden de güçlü bir dere Ilçe Merkezinden geçerek akmaktadir.
İlçe Tarihi
Ilçenin Kurulus tarihi kesin olarak bilinmemektedir. Önceleri Norsin adi verilen bir yerlesim merkezi bulundugu, bilahare büyüyerek Güroymak Ilçesine dönüstügü bilinmektedir.
Ilçe merkezinde bulunan Kümbet ve Selçuklu mezarligindan, daha önce ovada 11.yüzyilda bir yerlesim oldugu anlasilmaktadir. Asagikolbasi, Kustasi ve Budakli Köylerinde Selçuklu mezarlarina rastlanilmaktadir.Bölgenin genel tarihinden anlasilan, ilçenim bulundugu topraklarin Hititler, Urartular, Persler, Makedonya Kralligi, Selefke Kralligi, Nesati Devleti, Roma Imparatorlugu, Mervaniler, Dilmaçoglu Beyligi, Sökmeniler Beyligi, Serefhanlar, Osmanlilar ve Ruslarin ve tekrar Osmanlilarin elinde kaldigidir.
Güroymak Ilçesi 04.07.1987 gün ve 19507 Sayili Resmi Gazete'de yayimlanan19.06.1987 gün ve 3392 sayili kanunla resmiyet ve ilk Ilçe Kaymakaminin 14.10.1988 tarihinde göreve baslamasiyla Ilçe olmustur. Güroymak yeni ve gelismekte olan bir ilçedir.
İklim
Ilçenin Iklim yapisi genelde Bitlis Ilinin Akdeniz kara iklimi geçis özelligine benzemekle beraber önemli degisiklikler gösterir. Kislari ve baharlari özellikle yogun sis nedeniyle günesli gün sayisi azdir. Ilçenin dogusundaki Rahva düzlügü dogal bir rüzgar koridoru oldugu için büyük tipi ve firtinalara sahne olur.
Kislar soguk ve yogun kar yagisli baharlar ise yagmurlu geçer. Yazlar kisa ve ilik bir özellik gösterir. Ilçenin yüksek yerlerinde yetisen mese ve kavak agaçlari tahrip edilip kesildiginden daglik arazisi çiplak, seyrek çalilarla kapli otlakliklar niteligindedir. Ovadaki eski ormanlar tahrip olmus yerinde sellerle kapli bozkir mahiyetinde bir arazi yapisi ortaya çikmistir.
Ilçenin deniz seviyesinden yüksekligi 1320 metre, köyler ile birlikte yüz ölçümü 650 km 2 dir.
|
Güroymak Resmi Daireler Telefon Numaraları |
|
|
Güroymak Kaymakamligi
|
(0 434) 511 20 45
|
Güroymak İlçe Halk Kütüphanesi |
(0 434) 511 30 82 |
Ilçe Jandarma Komutanligi
|
(0 434) 511 21 88
|
Güroymak Belediye Baskanligi
|
(0 434) 511 20 13
|
Ilçe Emniyet Müdürlügü
|
(0 434) 511 31 15
|
Ilçe Yazi Isleri Müdürlügü
|
(0 434) 511 24 98
|
Mal Müdürlügü
|
(0 434) 511 20 65
|
Telekom Sefligi
|
(0 434) 511 24 35
|
Ilçe Milli egitim Müdürlügü
|
(0 434) 511 26 15
|
Saglik Grup Baskanligi
|
(0 434) 511 35 50
|
Ilçe Müftülügü
|
(0 434) 511 28 84
|
Ilçe Nüfus Müdürlügü
|
(0 434) 511 23 24
|
Tapu Sicil Müdürlügü
|
(0 434) 511 24 86
|
Özel Idare Müdürlügü
|
(0 434) 511 24 97
|
Ilçe Tarim Müdürlügü
|
(0 434) 511 21 01
|
PTT Müdürlügü
|
(0 434) 511 20 48
|
TEDAS Isletmesi
|
(0 434) 511 23 72
|
Köy Hizmetleri
|
(0 434) 511 24 61
|
Günkiri Belediye Baskanligi
|
(0 434) 523 31 14
|
Gölbasi Belediye Baskanligi
|
(0 434) 522 21 78
|
|
MÖIX.yüzyılda bölgede yaşayan Urartular, buraya “Halads”, Ermeniler “Şaleat” ,Süryaniler “Kelath”, Araplar “Hil’at” , İranlılar ve Türkler ise “Ahlat” demişlerdir. Ahlat'ın tarihi oldukça eskiye inmektedir. Bazı tarihlerde ilk yerleşimin MÖ.XV.yüzyıla, Asurluların Uç Beyliği dönemine kadar indirilmiştir. Arkeoloji kazılarda ortaya çıkan buluntu ve kazılar, MÖ.IX.yüzyılda Urartuların buraya hakim olduğuna işaret etmektedir. Bununla beraber Paleolitik Döneme inen eserlerle de karşılaşılmıştır.
MÖ.600 yıllarında yöre Medlerin ve Perslerin egemenliğine geçmiş, daha sonra Anadolu'da Pers egemenliğine son veren Büyük İskender'in hakimiyetine girmiştir. İskender'in ölümünden sonra yöreye Selçuklar hakim olmuş, MÖ.323'te Alatos yönetiminde Ahlat beyliği kurulmuş, Bizanslılar ve Araplar arasında sürekli el değiştirmiştir.
XI.yüzyılda Selçuklular yöreyi ele geçirdikten sonra Alparslan tarafından merkez yapılmıştır. Selçukluların Ahlat önlerinde Bizans ordusunu yenmelerinden sonra Ahlat daha da önem kazanmıştır. Tarihe Selçuklu Rönesansının başladığı yer olarak geçen Ahlat, 1095'te yeniden bağımsız bir beylik olmuştur. Bu dönemde Ahlat Beyliği sınırlarını Halep'ten Erzurum'a, Malatya'dan Van'a kadar uzatmıştır. Ancak, Timur ordularının XIV.yüzyılda burasını yakıp yıkmasıyla kentin bu görkemli dönemi sona ermiştir.
Osmanlılar 1473'te buraya hakim olmuşlarsa da kısa bir süre sonra yöre, Safevilere bağlanmıştır. Yavuz Sultan Selim'in Çaldıran Savaşı'ndan (1514) sonra kesin olarak Osmanlı topraklarına dahil olmuştur. Osmanlı döneminde zenginleşen Ahlat, bu yüzden sık sık Bitlis'teki Şerefhanoğulları'nın yağmasına uğramıştır.Şemseddin Sami, Kâmusü'l-Âlam'da; " Bitlis Vilayetinde, Van Gölü'nün kuzeybatı sahilinde bir kaza merkezi" olarak buradan söz etmektedir.Osmanlı-Rus Savaşı'nda bir süre Ruslar tarafından işgal edilmiş ve kent bu işgalden büyük zarar görmüştür.
Cumhuriyetin ilanından sonra 1923'te Bitlis İli'ne bağlı bir ilçe konumuna getirilmiştir.Ahlat'taki asıl yerleşmeler Van Gölü ile iskelesi arasındadır. Bugün kıyıdan 2 km. içerideki Eski Ahlat kentinin yıkıntıları görülmektedir. Orta Çağ'ın "Kubbetü'l-İslâm" adıyla ünlü üç büyük kentinden olan Ahlat mezar anıtları ile de tanınmıştır.
Selçuklu taş işçiliğinin en güzel örneklerini barındıran bu mezarlıklar bir açık hava müzesi konumundadır. XII.-XIV.yüzyıllara tarihlenen bu mezar anıtlarından Ahlat'ın o dönemde önemli bir bilim ve kültür merkezi olduğu anlaşılmaktadır. Bu mezarlardan pek çoğunda sanatçıların isimleri, yapıldıkları tarihleri belirten kitabeler bulunmaktadır.
İlçede Günümüze gelebilen tarihi eserler:
İskender Paşa Camisi
Kadı Mahmut Camisi
Emir Bayındır Camisi
Dede Maksut Türbesi
Mirza Muhammet Türbesi
Şeyh Necmettin (Havai Baba) Türbesi
Usta Şakirt Kümbeti
Hasan Padişah Kümbeti
Emir Bayındır Kümbeti
Şirin Hatun Bogatay Ata (Çifte Kümbet) Kümbeti
Emir Ali Kümbeti
Hüseyin Tümur Esen Tekin (Çifte Kümbet) Kümbeti
Erzen Hatun Kümbeti
Ahlat’ta Çeşitli Hakimiyetler
Türkiye’de belki de tarihi eserleri açsından eşi benzeri olmayan bir belde konumundaki Ahlat’ın varlığı MÖ. 1500 yılına kadar uzanmaktadır.Asurlular’ın bir uç beyliği olan şehir daha sonra Urartular’a geçiyor. İsmini de bu dönemde alıyor. Şehrin en eski sakinleri olan Urartular buraya “Halads” Ermeniler “Şaleat” , Süryaniler “Kelath” , Araplar “Hil’at” , İranlılar ve Türkler ise “Ahlat” demişlerdir. Ahlat’ta paleolotik döneme Tunç Devri’ne tarihlendirilen münferit eserler mevcuttur. Bu dönem esaslı olarak ilmi şekilde araştırılmamıştır . Şehir MÖ.9.yy.’da Asur hakimiyetine son veren Urartuların egemenliğine girmiş ve Urartuların şehirdeki bu hakimiyetleri MÖ.6.yy.’a kadar devam etmiştir. Bu dönem hakkında pek bilgi yoktur. MÖ.600 yıllarında Medlilerin ve Perslilerin egemenliğine giren şehir daha sonra Anadolu’daki Pers hakimiyetine son veren İskender’in yani Greklilerin hakimiyetine geçmiş , bundan sonra Port hakimiyetine girmiştir. Bu dönemde ayrıca Roma’nın ve Roma’nın ikiye ayrılmasından sonra da Bizans’ın egemenliğine giren şehir miladi 641 yılında burayı islam ordularının fethetmesine kadar Bizans egemenliğinde kaldı.
İslam Dönemi
Şehir Hz. Ömer döneminde Cezire fatihi Iyaz bin Ganem tarafından fethedilerek İslam Devletinin egemenliğine girmiştir (641). Ahlat Beyi yapılan antlaşma gereği vergi vermeyi kabul etmiş ve bu antlaşma Hz. Osman döneminde Doğu Anadolu’da harekatta bulunan Habib b. Mesleme tarafından tasdik edilmiştir. Hz. Osman’ın öldürülmesi , Hz. Ali döneminin de karışık geçmesi ve nihayet Hz. Muaviye’nin ölümüyle başlayan iç karışıklıklar sırasında Ahlat halkı da isyan etmiş ancak Emeviler’in Cezire valisi Muhammed b. Mervan tarafından şiddetle cezalandırılmışlardır. Böylece bölge Cezire valiliğine bağlanmıştır. Azerbaycan valisi Cerrah b. Abdullah’ın Erdebil’de Hazarlara yenilip şehit düşmesi üzerine halife , Hişam b. Abdülmelik Said el Haraşi’yi Hazarlarla mücadeleye memur etti (730-31). Ahlat’a gelen Haraşi şehir kapıları kendine açılmayınca şehri şiddetli bir muhasaradan sonra almıştır. Abbasiler döneminde Ahlat’ta ki mahalli hanedanlar ibka edildikleri gibi idari yapıda aynen korundu. Bu sıralarda Haricilerin Musul ve Diyarbekir civarında faaliyetlerini yaygınlaştırdıklarını görüyoruz. Ahlat’ta zaman zaman onların saldırılarına ma’ruz kalıyordu. Mahalli idarecilerin 851’de Van Gölü ve çevresinde çıkan olayları bastırmaktan aciz kalmaları yüzünden Samerra’dan gönderilen Büyük Boğa asilerin reisi Musa b. Zürare’yi yakalayıp bu bölgede dirlik ve düzenliği yeniden kurdu. Abbasi hakimiyetinin zayıflaması üzerine Bizanslılar 928’de şehri almışlardır. Bundan sonra Ahlat’ta X. yy. sonunda bir Kürt sülalesi olan Mervanoğulları hüküm sürmüşlerdir.
TÜRK FETHİNDEN SONRA AHLAT
İLK SELÇUKLU AKINLARI VE MALAZGİRT ZAFERİ
Maveraünnehir'de Karahanlı ve Gazneliler tarafından takip ve baskı altında tutulan Selçuklular yeni iskan sahaları bulmak için Çağrı Bey'in idaresinde 1018 yılında Van Gölü havzasına bir keşif akınında bulundular. Bu akınla Türkmenler, atalarının kendilerinden yüzlerce yıl önce geldiği bu topraklarda, yeni yurt arayışlarına girdiler. Bu akından sonra Maveraünnehir'e geri dönen Çağrı Bey, Anadolu'da Türklere karşı koyacak ciddi bir kuvvetin bulunmadığı müjdesini verdi. Böylece bu tarihten itibaren Türkmenler Ahlat ve çevresine yerleşerek Anadolu'da ilk Türk iskanını gerçekleştirdiler. 1040 yılından itibaren Ahlat Türkmenlerin önemli bir yerleşme merkezi haline gelmiştir. 1054 yılında Tuğrul Bey Ahlat üzerinden Malazgirt'e ulaştı, ancak burayı alamadı. 1057'de Türkmenler Ahlat'tan Sivas'a kadar hareket alanlarını genişlettiler. 1066 yılında Ahlat'ı bir Türk garnizonu haline getiren Emir Sunduk, Afşin ve Gümüştekin gibi Türk komutanları, Sultan Alparslan'ın emriyle Doğu ve Güneydoğu Anadolu'daki Bizans savunmasını tamamen yıktılar. Görülmektedir ki Ahlat, Alparslan zamanında Anadolu akınlarında bir hareket merkezi haline gelmiştir. Bu Ahlat'ta önemli ölçüde Türkmen yerleşmesinin ve buna bağlı olarak Türkmenlerin burada kendilerini emniyette hissetmelerinin sonucudur. Ahlat'ı bir üs haline getiren bu Türkmen emirleri 1071 yılına kadar Bizans'ın gücünü kırarak güneyde Halep, Antakya ve batıda Sakarya Irmağı kıyısına kadar akınlarda bulundular. Bizans İmparatoru harekata geçip, esas olarak Anadolu'daki Selçuklu garnizonu Ahlat'ı almak istedi ise de başarılı olamadı ve Türk kuvvetlerine yenildi. Bu arada Bizans'a ağır darbeler indiren Afşin Bey, Ahlat'a dönünce Bizans hakkında önemli bilgileri mektupla Sultan Alparslan'a bildirmiştir. Türklerin Anadolu akınları, Anadolu'nun Türkmen boy ve oymaklarıyla dolması Bizans'ı rahatsız etmiş ve Bizans İmparatoru Diogenes bu duruma son vermek, aynı zamanda Ahlat'ı almak için Anadolu'ya üç sefer yapmıştı. Diogenes Ahlat'ı almakla Türkleri Anadolu'dan çıkarmayı düşünüyordu. İşte bu fikirlerle son Anadolu seferine çıkmıştır. Bu arada Ahlat üzerinden Mısır seferine çıkan Alparslan Halep'i alıp Dımaşk'a yönelmişken, Diogenes'in elçileri kendisine ulaşmış ve Ahlat ile Malazgirt'in teslimini istemişlerdir. Görüldüğü gibi Ahlat harbin nedenleri arasındadır. Bu teklifleri reddeden Alparslan süratle Urfa, Diyarbakır, Silvan, Erzen ve Bitlis üzerinden Ahlat'a ulaşmıştır. İbnül Ezrak'ta, Sultanın Erzen ve Bitlis üzerinden Ahlat'a geldiğini ve burada birkaç gün kaldığını yazar. Diğer taraftan Ahlat'ın yiğit komutanlarından Afşin Bey, Ahlat'tan Sultan'a gönderdiği mektupta, "işte Rum ülkelerini istila edip büyük ganimetlerle geldim. Rumlar bizimle savaşacak bir kudrette değildir" diyerek Alparslan'a büyük moral vermişlerdir. Bu arada 200.000 kişilik bir ordu ile Sivas üzerinden Erzurum'a ve buradan da Malazgirt'e inen Diogenes'in tek hedefi artık Ahlat'ı almaktı. Ahlat'a ulaşan Alparslan'ın ordusunda 50-60.000 asker ile birlikte Sav Tigin, Afşin, Sunduk, Gevher Ayin, Ay-Tigin, Tarang-Oğlu, Ahmet-Şah, Dilmaçoğlu Mehmed, Dudu-Oğlu, Kutalmışoğlu Süleyman, Artuk, Tutak, Danişment, Saltuk, Mengücek, Çavlı, Çavuldur ve Porsuk gibi iş bilir komutanlar bulunmaktaydı. Savaştan önceki öncü muharebeleri Ahlat yakınlarında olmuştur. Nitekim Diogenes'in Trakhaniates ile Ursel komutasında yol emniyetini sağlamak için gönderdiği 30.000 kişilik kuvvet, Ahlat'taki Selçuklu akıncıları tarafından bozguna uğratılarak Muş istikametine kaçmışlardır. Bizans'ın ikinci öncü birlikleri 3 Ağustos 1071'de Emir Sunduk tarafından bozguna uğratıldı ve komutan Bryennios güçlükle kurtuldu. Aynı komutan Emir Sunduk 24 Ağustos 1071'de Bizans kuvvetlerini dağıtıp, Ermeni general Basilekes'i esir ederek, büyük bir haçı da ele geçirmiştir. Ahlat yakınlarında kazanılan bu üç öncü muharebesi Türk birliklerinin moralini artırmıştır. Ahlat'tan bugün eski şehrin merkezi olan ve Ulu Cami'ye yakın "Minere Yokuşu" denen yerden kuzeye doğru çıkan, Çifte Hamam kalıntısının doğusundan geçerek Kulaksız Mahallesi, Çukurtarla Köyü, Karahasan, Aydın üzerinden Malazgirt'e ulaşan yol Alparslan'ın kullandığı yoldur. Ahlat'ı Malazgirt'e bağlayan en eski yol bu olup, Romalılar tarafından yapılmıştır. Bu yoldan Malazgirt'e ulaşan Alparslan, Malazgirt ovasının bitip Ahlat'a doğru dağlık alanların başladığı alanda, ardını Ahlat'a vererek ordugahını kurmuştur. İşte Ahlat'tan yola çıkılarak kazanılan bu zaferde, Ahlat ve Ahlatlıların payı büyüktür. İbnül Ezrak bu savaşta yararlılık gösteren Ahlatlıların çok zengin olduğunu yazar. Görüldüğü gibi Anadolu'nun bir Türk yurdu haline gelmesinin asıl sebebi olan 1071 Malazgirt zaferinin kazanılmasında en büyük rolü Ahlat ve Ahlatlılar oynamışlardır.
KAYI BOYU VE TÜRK OYMAKLARININ AHLAT'A YERLEŞMESİ
Gerek Evliya Çelebi, gerekse Osmanlı müverrihi Ali, Künhül Ahbar'ında Osmanlıların atalarının Türkmen göçleriyle beraber Ahlat'a geldiklerini ve uzun yıllar oymaklarıyla burada kaldıklarını yazar. Fatih'in vezirlerinden Karamani Nişancı Mehmet Paşa'nın tevarihi Ali Osman adlı eserinde Kayıların Ahlat'ta yaşadığına şöyle işaret edilmiştir: "Bazı tarihlerden nakledildiğine göre, Moğolların Bağdat'a vardığı sıralarda Ermeniyye şehirlerinden Ahlat çevresinde deve, koyun, uşak ve hizmetçi sahibi bir kavim vardı. Bunların başında soyu yirmibirinci göbekte Nuh'un oğlu Yafes'in çocuklarından Oğuz Han'a ulaşan Kayık Alp vardı. Hicri 656 (M. 1258) yılında bu da Selçuklularla birlikte kaçmaya razı oldu. Asıl yerlerini ve yurtlarını bırakarak kavim ve boyu ile beraber göçerek Anadolu'da Karacadağ'a varıp yurt edindi." Neşri Mehmet Çelebi'ye göre; "Ali Selçuk'a müntesip Türklerden Gök Alp Han evladından rızıklı bir taife Ermeniyye beldelerinden Ahlat'a nüzul edip 170 yıl Cengiz istilasına kadar orada kaldılar. Hicri 616'da Cengiz istilası vuku bulunca reisleri Süleyman Şah'a uyup batıya göç ettiler." Gerçekten Ahlat'ta uzun yıllar oturan Kayı Boyu, 1230 Yassıçimen Savaşı'nda Alaeddin Keykubat'a yardımda bulunarak savaşı kazanmasını sağlamışlar ve bu yardımlarından dolayı kendilerine Karacadağ bölgesi ıkta edilmiştir. Kayı boyu Ahlat'tan 40.000 kişi olarak ayrılmıştır. Ahlat'a 1205-1206 yıllarında Kuman Türklerinden yerleşmeler olmuştur. Ayrıca Türkmen göçleriyle birlikte Avşar, Kaçar, Yazır, Salur, Kınık, Böğdüz, Çepni, Çavındır, Alayuntlu gibi Türk boy ve oymakları gelip yerleşmişlerdir ki bu Türk boylarına ait damgalar Ahlat'taki taş eserler üzerinde görülmektedir. Ahlat aynı zamanda Karakoyunlu ve Akkoyunlu Türklerinin önemli ölçüde yerleştikleri bir merkezdir. Faruk Sümer ve M. Halil Yınanç Karakoyunlu ve Akkoyunluların Oğuz Han zamanında Doğu Anadolu'ya geldiklerini yazmaktadır. Nitekim Karakoyunlu Emir Ali'nin kızı Erzen Hatun'un türbesi Ahlat'ta olduğu gibi, Akkoyunlular zamanında da Ahlat önemli br merkez haline gelmiştir ki abidevi ölçülerdeki Bayındır Kümbet ve Mescidi bunu teyit etmektedir.
AHLATŞAHLAR (SÖKMENOĞULLARI) DÖNEMİ
Artukoğulları, Danişmentoğulları, Mengücekoğulları ve Saltukoğulları gibi Ahlatşahlar da Doğu Anadolu'da kurulan ilk Türk İslam beyliklerindendir. 1100-1207 yılları arasında hüküm sürmüş bu Türk hanedanının kurucusu melik şahın amcası Yakuti'nin oğlu Kutbeddin İsmail'in Türk ırkından bir yetiştirmesi olan ve bu nedenle kendisine Sökmen-El Kutbi denilen Sökmendir. Kurucusundan dolayı bu devlete Sökmeniye veya Sökmenliler denildiği gibi kurulduğu coğrafi yer itibarı ile Ermenşahlar olarak da bilinir. Ahlatşahlar; Ahlat Merkez olmak üzere Erciş, Adilcevaz, Silvan (Meyyafarikin), Malazgirt, Muş, Van, Muradiye (Bargiri), Gevaş (Vestan), Eleşkirt, Tatvan, Hani, Erzen ve Tebriz'e kadar olan şehirlere hükmediyorlardı. Sökmenli Hükümdarları aşağıdaki tarihler arasında hakimiyet sürmüşlerdir. SÖKMEN el-KUTBİ(1100-1111) Sökmen el-kutbi Selçukluların Azerbaycan umumi valisi ve efendisi olan Kutbeddin İsmail'in ölümünde sonra oğlu Mevdudu' nun hizmetine girdi ve birlikte Muhammed Tapar ile Sultan Berkiyaruk arasındaki mücadelede Muhammed Tapar'ın yanında yer aldılar. Melikşah, Diyarbakır Mervanilerini ortadan kaldırttıktan sonra bir mervani emiri Ahlat'a sahip olmuş ve halka zulüm etmeye başlamıştır. Bu zulüm ve işkenceden bıkan halk adaleti ile tanınan Sökmen el-kutbi' yi davet edip idareyi ona verdiler ve melik Muhammed Tapar'da bu bölgeyi Sökmen'e ıkta etti (1100). Sökmen bundan sonra da Muhammed Tapar'a sadakatla hizmet etti. Sökmen el-kutbi devrinde Silvan alındı. Sökmen 1111'de Muhammed Tapar'ın Altun Tigin oğlu Mevdud kumandasında haçlılara karşı gönderdiği ordu'da bulunuyordu. Ancak bu seferde Halep'te hastalanmış ve Balis şehrinde ölmüştür. Sökmen' in karısı İnanç Hatun Ahlat Şahlar tarihinde en önemli bir rol oynamıştır. Sökmen el-kutbi devrinde Ahlat Şahların sınırları oldukça genişlemiş, Malazgirt, Silvan, Erciş, Adilcevaz, Eleşgirt,Van, Tatvan,Erzen, Bitlis, Muş ,Hani, Muradiye ve Tebriz'e kadar olan yerler Ahlat'a bağlanmıştır. Bu geniş coğrafyada İpek yolu ticaretin' de etkin bir rol oynayan Ahlatlılar sadece Van Gölü'nde mahirane gemi işletmekle kalmamışlar, Karadeniz'de de gemi işleterek Doğu-Batı ticaretine katkı sağlamışlardır. Bugünde Ahlat'ta çok sık kullanılan " Karadeniz'de gemilerin mi battı" deyimi 1113 tarihinde Karadeniz'de Ahlatlıların gemilerinin batması ve çok kayıp verilmesinin acı bir hatırası olarak yaşatılmaktadır. Ticaret öyle gelişmişti ki Ahlatın Karadeniz'de ki iskelesi Trabzon olmuştu. Bu interlanttaki ticareti bir gelenek haline getiren Ahlatlılar bu faaliyetlerini Osmanlı Devletini son zamanlarına kadar Batum Limanı'nda sürdürmüşlerdir. Ümit burnunun keşfi ve buna bağlı olarak ticaret yollarının değişmesi Ahlat ticaretini önemli ölçüde etkilemiştir. Çünkü eski ticaret merkezleri Cürcan, Belh, Horasan, ve Hindistan ile bağlantıları olan Ahlat, bu konumunu değişimle birlikte yitirmiştir. Sökmen devrinde 1111 yılında Ahlat'ta büyük bir deprem oldu. Gölün kan rengini alarak kıyıların yarıldığını ve su ile dolduğunu kaynaklar yazmaktadırlar.
ZAHİRADDİN İBRAHİM (1111-1127)
Sökmen el-kutbi' nin oğludur. Zayıf bir şahsiyet olmasından dolayı devlet ve çok sarsıntılar geçirdi. Bun da İbrahim'în annesi İnanç Hatun'un devlete sahip olma emelleri ve tahakkümü başlıca rol oynamıştır. Bu dönemde Silvan Muhammed Tapar tarafından İbrahim'in idaresinden alınarak eski kölesi Karaca es-Sakiye ıkta edildi. Bu şehir 1121 yılında Tapar'ın oğlu Sultan Mahmut tarafından Artuklu il Gazi'ye verildi. Erzen ve Bitlis Beyi Hüsamüd-Devle Togan Arslan' da tedrican müstakil olmuştur.
AHMED (1126-1127)
İbrahim 1126 yılında ölünce yerine Kardeşi Ahmet geçti. İnanç Hatun bu dönemde de siyaset sahnesinde rol oynadı. Ahmet 10 ay saltanat sürmüş ölünce yerine İnanç Hatun torunu İbrahim'in oğlu II. Sökmeni tahta çıkarıp idareyi bizzat ele almıştır.
DEVLETŞAH NASREDDİN MUHAMMED SÖKMEN II (1128-1185)
Ebul Fida'ya göre İnanç Hatun memlekete tek başına hakim olmak için çocuk yaşındaki torununu öldürmek istediğinden bunun farkına varan devlet büyükleri İnanç Hatunu boğdurarak ortadan kaldırdılar. II. Sökmen yaklaşık 57 yıl saltanat sürmüş ve Ahlat Şahlar en parlak dönemini yaşamışlardır. Artuklu hükümdarı Necmettin Alpi 1146 yılında sökmenin anadan bir kız kardeşi ile, II.Sökmen'de Erzurum Melik'i Saltuk'un kızı Şah Banu ile evlenmiştir. Musul-Halep Atabeyi imadüddin Zengi II.Sökmenin kızı ile evlenmiş ve Zengi'nin bu zevcesi Sökmenniye Hatun şeklinde anılarak Musul'da Selçuklu Şehzadesi Ferruhşah'ın terbiyesi ile meşgul olmuştur. Böylece, Ahlatşahlar komşu hükümdarlarla sıhriyet kurmak suretiyle bölgedeki durumlarını kuvvetlendirmişlerdir. Bu dönemde Irak Selçukluları tahtına Sultan Mesut geçmiş ve Mesut kardeşi Selçuk'a Sökmen ve Togan Arslan'ın ülkelerini ıkta etmiş , ancak Selçuk buralarda zulüm yaptığı için tutunamamıştır. Böylece Sökmenliler bir dış tehlikeyi atlatmışlardır. II. Sökmen 1138-1139 yılında Sasunlulara esir düştü ve Artuklu hükümdarı bacanağı Hüsameddin Timurtaş'ın teşebbüsü ile serbest bırakıldı. Sökmen 1174'te Sasunluların kalelerini ele geçirerek onları cezalandırdı. II. Sökmen devrinde Gürcülerin akınları şiddet kazandı. Gürcü Kıralı 1161 yılında Ani şehrini ele geçirmiş, bunun üzerine II. Sökmen ile kayınpederi İzzeddin Saltuk birlikte harekete geçmişlerdi. Ancak İzzeddin Saltuk savaştan çekilince,Türk Kuvvetleri ağır bir yenilgi almışlardır. Gürcüler bundan cesaret alarak Divin(Duveyn)'i ele geçirip halkı kılıçtan geçirdiler. Gürcülerin bu zulmü üzerine Azerbeycan Atabegi İldeniz, Irak Selçuklu sultanı Aslan Şah, II. Sökmen ve Devlet Şah 1163 yılında Gürcistan'a girerek önceki yenilginin intikamını aldılar. Kralın ordugahı işgal edilerek hazinelerle birlikte bir çok ganimet ve esir ele geçirildi.1175'de gürcülerin Ani'yi almaları üzerine Selçuklu ordusu sefere çıkmış Gürcüler karşı çıkmaya cesaret edememişlerdir. Bir çok yer ele geçirilip Sökmen ganimet ve Tutsaklarla Ahlat'a dönmüştür. Bu iki sefer sonucunda Ahlat'ta muhteşem tören ve şenlikler yapılmıştır. II.Sökmen devrinde halk barış ve adalet içinde yaşadı. Doğu Anadolu'nun Gürcülere karşı müdafaasında Ahlatşahlar en büyük rolü oynadı ve Gürcülerin Aras'ı geçmesine müsaade edilmedi. II. Sökmenin Gürcülere karşı cihadı, halkın gönlünde sevgisini artırdı. Onun döneminde Ahlat ve Van Gölü'nün çevresi en parlak devrini yaşadı. II. Sökmen 1185'te yaklaşık 64 yaşında ölünce, geride varis bırakmamıştı. Ahlat'ın zenginliği çevredeki hükümdarların buraya göz dikmesine neden oluyordu. Bunlar arasında İldeniz'in oğlu Cihan Pehlivan, Selahaddin Eyyubi, Eyyubi Meliki Mevdud b. Adil ve Selçuklu Tuğrul Şah'ı sayabiliriz.
SEYFEDDİN BEKTİMUR (1185-1193)
II. Sökmen'den sonra beyliğin başına Seyfeddin Bektimur geçti. Bektimur'un tahta çıktığını haber alan Selahaddin Eyyubi, Ahlat'ı almak üzere harekete geçmiş ve Ahlatlılar da şehri kendisine teslim edeceklerini bildirmişlerdi. Ancak bu bir hile idi. Zira atabey Cihan Pehlivan Muhammed'in Ahlat'ı almak için harekete geçtiği haber alınmış ve bu iki kuvvet karşı karşıya getirilmişti. Eyyub'i hükümdarı, Atabey Cihan Pehlivan ile savaşmaya göze alamamış ve Meyyafakirin'i alarak geri dönmüştür. Selahhaddin Eyyubi Anadolu ve İran'ı fethetmek amacındaydı. Ancak 1193 yılında ölünce bu olay gerçekleşememişti. Selahaddin'in ölümü Bektimur'a rahat bir nefes aldırmıştır. Bektimur, Artuklular ve Musul Atabeyi İzeddin Mesud ile Eyyubi Meliki Adil'e karşı ittifak yaptı. Ancak 19 Mayıs 1193'te öldürülmesi bu teşebbüssün semeresiz kalmasına sebep oldu. Kumandanlarından, aynı zamanda damadı Bedreddin Aksunger Hezar Dinari tarafından öldürülen Bektimur, adil, dindar, hayır ve hasenatı seven, cesur ve güzel ahlaklı, ilim, din, adamları ve sufileri gözeten bir hükümdardı. Ahlat Bektimur'un idaresinde mesudane bir dönem yaşamıştır.
BEDREDDİN AKSUNGER HEZAR DİNARİ (1193-1197)
Sökmen bu memlukunu Curcanlı bir tacirden bin altına satın aldığı için ona "hezar dinari" (bin altınlık) lakabını vermiş ve saki yapmıştır. Makamı yükselince, Bektimur'un Ayna Hatun adlı kızıyla evlenmişti. Haris bir insan olan Hezar Dinarı, Bektimur'u öldürterek idareyi ele geçirmiş ve Mektimur'un oğlu ile kızını Muş civarında bir kaleye hapsetmiştir. Beş yıllık idaresinde Erzurum meliki Tuğrulşah ile birlikte Gürcü kuvvetlerini yenmiş ve önemli ganimet elde edilmiştir. Hezar Dinarı 1197 yılında öldü ve yerine Kutluğ geçti.
KUTLUĞ (1197-1197)
Sökmen'in yetiştirilmesi olan Kutluğ, çocuk iken elde edilmiş ve yetiştirilmiş Sasunlu bir ermeni olduğundan halk ayaklanarak tahttan indirmiş ve öldürülmüştür. Ordunun ve halkın Ermenileri istemedikleri anlaşılıyor. Kutluğ'un yerine hapisten çıkarılan Bektimur'un oğlu Muhammet geçirilmiştir.
MELİKÜ'L MANSUR MUHAMMED(1197-1206)
Melikü'l Mansur ünvanıyla tahta çıkan Muhammed, dokuz yıl saltanat sürdü. Muhammed oniki yaşında olduğundan işleri Atabeği Şücaüddin Kutluğ yürüttü. Muhammet delikanlılık çağına gelince Atabeği Şücaüddin Kutluğ'u öldürttü. Halka ve askerlere iyi davranan Atabeğin öldürülmesi onun aleyhine bir hava yarattı ve halk ondan soğudu. Bunu fırsat bilen Gürcüler (1204-1205) Azerbaycan'a girip, Malazgirt ve Erciş'e kadar ilerlediler. Pek çok esir ve ganimetler elde ettiler. Ahlatşahı, Mugisüddin Tuğrulşah ile birleşerek Gürcüleri bozguna uğratabildi. Ancak Gürcüler bir yıl sonra tekrar Ahlat hudutlarına girerek yağma yaptılar. 1206'da Kars Gürcülerin eline geçti. İçki ve eğlenceye